Evet, insan Yüce Allah’ın en üstün yaratığıdır. Çünkü Allah Teâlâ ona yeryüzünde kendi adına emirlerini icra etme ve yürütme yetkisi vermiş, bir bakıma onu yeryüzünün halifesi(Yöneticisi) yapmıştır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de “(Ey insanlar!) Sizi yeryüzünde halifeler yapan O’dur. Artık kim küfrederse küfrü kendi aleyhinedir.”(Fâtır 35/39) buyrulmuştur. Öte yandan meleklere ona secde etmelerini emretmiş, sonuçta onun şan ve şerefini yüceltmiştir.
Cenab-ı Allah’ın sayılamayacak kadar nimetlere kavuşturduğu insan, bu nimetleri kendisine bahşedeni tanıyacak, o’nu zikredecek ve o’na şükredecektir. Bu şükür görevini layıkıyla ifa etmeyenler kınanmakta ve Kur’an’da şöyle buyrulmaktadır: “Doğrusu biz sizi yeryüzünde yerleştirdik, orada size geçimlikler verdik. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!” (A’râf 7/10)
İnsan, Allah’ın nimetlerini dile getirir ve o’nu överse şükretmiş olur. Şükür, Kur’an’ı Kerimde üzerinde en fazla durulan konulardan biridir. 75 yerde şükürden, şükretmenin öneminden söz edilir. Şükrün Kur’an’da bu kadar önemle vurgulanmasının nedeni, şükrün iman ve tevhidin en önemli emarelerinden biri olmasıdır.
Verilen nimeti bilme, nimeti vereni yüceltme, elde edilen nimetten dolayı sevinç duyma ve nimete karşılık olarak yapılması gerekeni dil, beden ve kalp ile yerine getirmek şeklinde şükür eda edilebilir. Allah’ı şükreden kişiye şâkir denir. Ayette: Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin, eğer siz yalnız Allah’a kulluk ediyorsanız O’na şükredin. (Bakara 2/172) buyurmak suretiyle biz aciz kullarından kendisine çokça şükretmemiz emredilmektedir.
Şükür, inanan insanların en belirgin özelliklerindendir. Bunun içindir ki Kur’an-ı Kerim’de: “Kullarım içinde şükredenler azdır.” (Sebe 34/13) buyurularak Allah’a şükredenlerin azlığına işaret edilmiştir.
Rivayete göre Hz. Ömer(r.a.), bir adamın, “Allah’ım beni o azdan kıl” diye dua ettiğini işitince kendisine sorar: Bu nasıl dua? Duayı yapan zat cevap verir: Allah-ü Teâlâ: “Kullarım içinde bana şükreden azdır.” buyuruyor. Beni de bu mutlu azlardan kılmasını istiyorum, deyince, Hz. Ömer: Herkes Ömer’den daha bilgili der. (Suyutî, ed-Dürrü’l-Mensûr, V-229)
İnsanların Allah’a şükürde bulunmalarının bazı sebepleri ise şunlardır:
1) Yüce Allah bizleri iman nimeti ile şereflendirmiş ve Müslümanlar içerisinde yaratmıştır.
2) Yüce Allah insanı en güzel bir biçimde halk etmiş, ona kalp, göz, kulak ve duyu organları ve birde akıl nimetini ihsan etmiştir.
3) Merhametinden dolayı Peygamberler ve kitaplar göndererek insanlara cennet yolunu göstermiştir.
4) Sayısını bilemediğimiz kadar çok çeşitli besinler ve barınma imkânlarını insanın hizmetine sunmuştur.
5) İslami emirlerde kolaylık kuralını koymuş, takat yetirilemeyen buyruklarla insanları sorumlu tutmamıştır.
6) Bizlere bir aile yuvası içinde yaşamını idame ettirme imkânını bahşetmiştir.
7) Kendisine tövbe etme ve bağışlanma kapılarını açmıştır.
Ama bunun yanında şeytan ise insana daima nankörlüğü emreder. Ayette: “İblis dedi ki: Öyle ise beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım. Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen, onların çoklarını şükredenlerden bulamayacaksın.” (A’raf 7/16-17) Bu ayete dayanarak şunu çok açıklıkla ifade edelim ki insanların çoğu maalesef Allah’a şükür konusunda eksik kalmış ve kendisine yeterince hamdetmemişlerdir.
Şükredenlerin ahiretteki durumuna gelince Esma binti Yezid’in (r.a.) rivayet ettiğine göre Peygamber Efendimiz(sav) şöyle buyurur: Aziz ve celil olan Allah, kıyamet günü eski yeni bütün insanları bir araya toplayınca herkes tarafından işitilen şöyle bir ses duyulur: Bu gün burada toplananlar, Allah keremine kimlerin öncelikle layık olduklarını göreceklerdir. Vücutlarını yataklarından uzaklaştırıp ibadet etmeye kalkanlar kalksınlar Bu çağrı üzerine ayağa kalkanların az olduğu görülür.
Arkasından aynı ses ticaretin ve alış-verişin Allah’ı zikretmekten alıkoymadığı kimseler ayağa kalksın diye seslenir. Bu çağrı üzerine az sayıda kimsenin ayağa kalktığı görülür. Daha sonra aynı ses rahatta ve darlıkta Allah’a hamd (Şükür) edenler ayağa kalsınlar diye seslenir. Bu çağrı üzerine de az sayıda kimsenin ayağa kalktığı görülür. Arkasından mahşerde toplanmış olan diğer insanlar hesaba çekilir.
Şükretmeyen insanların ahiretteki cezası çok çetin ve zorlu olacaktır. Rasulullah buyurdular ki: Kıyamet günü kul getirilir. Yüce Allah; “Ben sana kulak, göz, mal ve evlat vermedim mi? Hayvanları ve ekimi senin emrine vermedim mi? Seni bunlara baş olmak, onlardan istifade etmek üzere serbest bırakmadım mı? Acaba, benimle bugünkü şu karşılaşmanı hiç düşündün mü?” diye soracak. Kul da: “Hayır” diyecek. Yüce Allah “Öyleyse bugün ben de seni unutacağım, tıpkı senin (dünyada) beni unuttuğun/hatırlamadığın gibi!” buyuracak. (Tirmizi)
Fudayl b. Amr (r.a) anlatıyor: Rasulullah buyurdu ki: Aza şükretmeyen çoğa da şükretmez. İnsanlara karşı, Allah’a da şükretmek. Allah’ın nimetinden bahsetmek şükürdür. Bunu terk etmek nankörlüktür. Cemaat rahmettir, ayrılık azaptır. (Ebu Davud, Tirmizi)
Son olarak şunu da ifade edelim ki Allah’ın biz kullarına ihtiyacı yoktur. Bütün yeryüzü halkı tamamen Allah’ı inkâr etseler bile bu O’na zarar vermez. Şüphesiz ki O kendisinden başka hiçbir şeye muhtaç değildir.
Ne mutlu Yaradan’ını layıkıyla tanıyıp, O’na şükretmesini bilenlere…
Mümin ÇELİKER
Cezaevi vaizi