Seçim sonrasında Hazine ve Maliye bakanlığı görevine Mehmet Şimşek getirildi. Yeni Bakan, devir teslim töreninde uzun zamandır uygulanması gereken ama uygulanmayan rasyonel politikalara dönülmesine yönelik güçlü mesajlar verdi ve kurala dayalı politikalara vurgu yaptı. Bu açıklamalar daha önceki dönemde uygulanan politikala anlayışından tamamen farklı bir yaklaşımı yansıttı ve piyasalarda olumlu karşılandı. Bu arada Merkez Bankası başkanlığına da atama yapıldı ve ekonomi yönetimi şekillenmeye başladı.
Geçmişten alınacak dersler olmalı
Son bir buçuk sene ekonomi politikalarının temel kurallarından ayrılmanın istenmeyen sonuçlar doğuracağını gösterdi. Düşük politika faizi ve regülasyonlara dayalı politikaların sonucunda artan kur ve enflasyon özellikle dar ve sabit gelirlilerin yaşamını zorlaştırdı. Sürekli yükselen fiyatlar dolayısıyla vatandaşların alım gücü azaldı. Bunu telafi etmek üzere maaş ve ücretlere yapılan zamlar kısa sürede erimekle kalmadı, üstüne enflasyon oranını daha da artırdı. Uygulanan politikalar ile değersiz hale getirilen TL’nin ödemeler dengesi üzerinde olumlu etkisinin olacağı beklentisi ise gerçekleşmedi. Aksine cari işlemler hesabı rekor seviyede açık verdi. Gelinen nokta itibariyle artık önceki dönemdeki politikalarla bir yere varılamayacağı anlaşıldı. Özellikle 2021 Aralık ayından itibaren ekonomi alanında alınan kararlar ve etlileri Türkiye ekonomisinde uzun yıllar gündemde kalacak ve gelecekteki ekonomi yönetimlerine bir ders niteliğinde olacak.
Para politikasının kredibilitesinin sağlanması gerekiyor
Bir merkez bankası enflasyonla mücadelede öncelikli olarak enflasyon bekleyişlerini kırmaya çalışır. Enflasyon bekleyişlerinin olumlu olması piyasaların enflasyon oranının düşeceğine dair beklenti içinde olmalarını ifade eder. Bu ise; piyasaların, merkez bankasının enflasyonla mücadelede kararlı olduğuna ve bu doğrultuda politikalar uygulayacağına dair güven duymasına bağlıdır. Bu noktada para politikasının kredilibitesinin sağlanması gerekir. Para politikasının kredibilitesi, piyasaların merkez bankasının verdiği taahhütleri yerine getireceğine güven duymasıdır. Kredibilite sağlandığı zaman merkez bankasının belirlediği hedeflere ulaşacağına dair bir tereddüt bulunmamış olur. Para politikalarında kredibilitenin sağlanması merkez bankasının eylemlerine bağlıdır. Özellikle enflasyonla mücadelede kararlı bir duruş sergileyerek elindeki araçları doğru bir biçimde kullanması kredibiliteyi artırır. Bu noktada, Türkiye’de enflasyon ve kur artış bekleyişlerinin kontrol altına alınması için merkez bankasının doğru politikalar uygulaması ve böylece para politikasının kredibilitesinin artırılması gerekmektedir.
22 Haziran’a dikkat
Merkez Bankası’nın bundan sonraki dönemde enflasyonla mücadeledeki kararlılığının test edileceği en önemli sınav 22 Hazirandaki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı. Bu toplantıda bir politika faizi kararı verilecek ve 2021 Eylül ayından itibaren düşürülen ve şu anda yüzde 8.5 olan oranın değiştirilip değiştirilmeyeceği belli olacak. PPK toplantısında politika faizinin yükseltileceğini bekliyoruz, zira politika faizinin sabit bırakılması ciddi sonuçları bereberinde getirir. Aslında politika faizinin yüzde kaça yükseltileceği merkez bankasının enflasyonla mücadeledeki duruşu açısından da önemli. Düşük bir faiz artışı yerine yüksek bir artışın yapılmalı ve enflasyon dinamiklerine göre bu faiz artışının ilerleyen dönemlerde devam edeceği mesajı verilmeli. Piyasa faizlerinin yüzde 40’ları aştığı bir ekonomik ortamda olması gereken budur. Eğer bu yapılırsa piyasalara enflasyonla mücadelede kararlı duruş mesajı verilmiş olunur.
Para politikası kurul üyelerinin seçimi
Merkez bankası başkanı para ve kur politikası kararlarını tek başına almaz. Türkiye’de para politikası kararları 7 kişiden oluşan Para Politikası Kurulu tarafından alınır. Bu kurul Başkan, Başkan Yardımcıları, Banka Meclisince üyeleri arasından seçilecek bir üye ve Başkanın önerisi üzerine Cumhurbaşkanı onayı ile atanacak bir üyeden oluşur. Bu üyelerin fiyat istikrarını önceleyen yaklaşıma sahip olmaları merkez bankasının dezenflasyon (enflasyonun düşmesi) sürecindeki kararlılığını gösterecektir. Mevcut durum itibariyle PPK’da yeni üye olarak sadece yeni atanan Başkan var, diğer üyeler ise eski. Bu üyelerin daha önceki faiz düşüşleri yönünde gösterdikleri tutumu yeni dönemde göstermeleri politika faizinde beklenilen yükselişleri getirmeyebilir.
Merkez Bankası bağımsızlığı güçlendirilmeli
Merkez bankalarının bağımsızlığı enflasyonla mücadelede önemli bir koşuldur. Bu koşul; merkez bankasının para politikası araçlarını serbest biçimde kullanmasını, kamuya kaynak aktaramamasını ve merkez bankası üst yönetiminin görev süreleri, görevden ayrılmaları, atanmaları ve çalışma kurallarının siyasi baskıdan uzak olarak belirlenmesini ifade ediyor. Daha önceki dönemlerde merkez bankası üst yönetimi atamaları ve politika faizinin enflasyonist gelişmelerden ayrı olarak belirlenmesi merkez bankasının fiili bağımsızlığına zarar verdi. Bu olumsuz tablonun değiştirilmesine başkan tercihi katkıda bulundu. Fiyat istikrarına vurgu yapan PPK üyelerinin seçimi bu katkının devamlılığını sağlayabilir. Ayrıca ekonomi ile ilişkili kurumlardan TÜİK’in güvenirliliğinin artırılmasına yönelik de bazı kararların alınması gerekmekte. Daha önceki merkez bankası başkanının Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) başkanı olarak atanması da dikkat çekici. Bu durum daha önceki dönemde kurun baskılanmasına ve kredilerin kısıtlanmasına yönelik BDDK tarafından yapılan düzenlemelerin devam ettirileceği ile ilgili bir kaygı yaratabilir. Bu ise dezenflasyon sürecine olumsuz etkide bulunabilir.
Bu adımlar reel sektörü pozitif etkiler
Yukarıda bahsedilen adımların atılması durumunda enflasyon ve kur bekleyişleri kontrol altına alınmış olur. Enflasyon oranındaki düşüşler vatandaşların alım gücünü artırken piyasa faizlerinin düşmesine neden olarak yatırımı ve istihdamı artırır. Politikaların öngörülebilir olmasına bağlı olarak yabancı sermaye girişleri artar. Cari işlemler açığı azalırken, açığın finansman kalitesi artar. Reel sektörde bahsedilen etkilerin kısa vadede ortaya çıkmayacağını belirtelim. Burada kısaca bahsettiğimiz bu etkilerin görülmesi daha önce uygulanan politikalardan uzak durarak bahsettiğimiz adımların bağlı. Böyle yapıldığı takdirde enflasyon ve kur artışları ile etkin bir mücadele yapılmış olur.