Gönül dostlarımıza selam olsun…
Akşam saatleri…
İş çıkışı eve giderken
Lise arkadaşın denk gelir bir anda…
Başlar küçük bir muhabbet.
Ama ne muhabbet?
Amasız, fakatsız ve lakinsiz…
O kadar sıcak ve samimidir ki,
Ne bütün günün yorgunluğu kalır insanda,
Ne de diğer mevzular…
Yıllardır yaşadıklarına inat,
Samimiyetsizliklere inat,
Menfaatçiliğe inat,
Unutturulmaya çalışılan değerlere inat,
ÖYLESİNE GÜZEL BİR SOHBET İŞTE…
++++
Fotoğraf çekinmek mi?
Hiç aklımıza bile gelmedi sıcak muhabbetten…
Ama onu sizlere anlatmak istedim.
Çay da yoktu, kahve de yoktu.
Ayaküstü beş dakika sohbet…
Ama samimiyet vardı işte.
Güzel muhabbet vardı.
Geçmiş günler vardı yüz yüze bakarken,
Geçmişe özlemin verdiği belki küçük bir sancı,
Adını ne koyarsanız koyun.
Yüzünüzde oluşan mutluluk,
Tarifi imkansız bir tebessüm…
++++
Ne güzeldi geçmiş dimi, ne güzeldi?
2023’ün ve yılların getirdiği yorgunluk,
Bir anda unutuldu.
Birgün öncesi Çay Lisesi’nden gelen bir selam.
Ertesi gün o zamana şahitlik eden bir kardeşim…
Ekrem Çelebi üstadımızın vefatı sonrası dalgın dalgın hayatın ne kadar boş olduğunu düşünürken yolda,
Meğer unutulmaz dakikalara sığan koskocaman bir beş dakika muhabbeti… O kısa sürenin içine bekarlık başta olmak üzere neler neler doldurduk? Detaylar bende tabiki…
Ve gecenin bu saati (15 Haziran Perşembe saat: 00.14) kaleme düşen satırlar.
Muhabir arkadaşımızın Ankara’da sokakta konuşan Genç bir öğrenciye dediği gibi
“Sen ne kadar da dolmuşsun böyle?…”
Arkasından gelen benim yaptığım “Kız bilememiş, ‘Ben dolmuş, sen de otobüs’ iğrenç esprisi”…
Hayatın ta kendisi işte…
Ve tabi o kısacık beş dakikada etrafta olanları görmemek,
Ki gerçekten görmedim… “Sen de çok abarttın” demeyin sakın. “Keki çok kabarttın” derim size…Kısacası kelimelere yetmez bu dakikalar… Yüreği güzel sınıf arkadaşım Vedat Çınar’a bin selam olsun… Hayatınızda böylesi arkadaşlarınız her daim olması dileklerimle…
Sevgiyle kalın… Umutla kalın…