Gündemde Narin olayı ve Mossad’ın Hizbullah üyelerine yaptığı teknolojik saldırı var.
Narin’in köyündeki sır perdesi hala kalkmış değil. Net bir bilgi yok. Sosyal medyadaki dezenformasyon sürüyor. Dile getirilen iddialar günden güne artıyor. Olayın ilk günlerinde açıklama yapan devlet görevlileri dut yemiş bülbüle dönmüş vaziyette. Ortaya atılan vahim iddiaların üzeri örtülmeye mi çalışılıyor bilmiyoruz. İşin uzmanı emniyet yetkililerinin bir iki günde çözebileceği olay 29. gününde gizemini hala koruyor.
Benim kişisel görüşüm cinayet reşit olmayan birisinin üzerine yıkılıp az bir ceza ile kapatılacak. Birçok delil profesyonelce yok edilmiş.
Gelelim teknolojik saldırılara. Çağrı cihazları neredeyse unuttuğumuz müzelik araçlardı. Haberlerde ilk duyduğumda hala çağrı cihazı kullanan var mıymış dedim. Bizim kullandığımız çağrı cihazları bazı kurumlarda hala kullanılıyormuş.
Hizbullah’ta bu cihazları düşük teknoloji ile çalıştığı için Mossad tarafından takip edilemeyeceğini düşünmüş.
Cihazların markası Tayvan’lı bir firmaya ait. Ancak bu cihazların patentini Macaristan’da bir şirkete veriyor. Bu şirkette kağıt üzerinde faaliyette görünüyor. Neticede titiz bir istihbarat çalışması.
Birçok iddianın içinde en mantıklısı Mossad’ın cihaz, içine kodla aktive edilen patlayıcı bulunan bir devre kartı eklemesi. Aynı yöntemi karasal telsiz cihazlarında da kullanmış. Çağrı cihazlarından sonra telsizlerde patlamaya başladı.
Bizlerde birçok akıllı cihazla hatta akıllı evlerde yaşıyoruz. Bu yaşanan olaylardan sonra tedirgin olmamak elde değil. Bu kullandığımız cihazların birer barkod numarası var ve bu cihazların kimlere satıldığı faturalarla adreslerine kadar biliniyor.
Son model televizyonların içine yerleştirilen bir alıcı ile izlenmemiz mümkün. Robot süpürgeler uzaktan kumanda ile evimizin her odasına rahatça girebiliyor. Buna benzer bir sürü cihaz var.
Baş döndürücü gelişmeler beni tedirgin ediyor sizleri de tedirgin ediyor mu?