Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Haklı mısın? Haksız mısın?

Bu haberin fotoğrafı yok

Ne yaparsan yap adaletin terazisinden şaşma. Her zaman kazanan sen olursun. İyi olmak kolaydır, aslolan adil olmaktır.

Allah’ın yaratmış olduğu tabiatta hiçbir şey birbirine eşit değil. Her birinin kendine göre vazifeleri ve var olma sebebi var.

Allah’ın adaleti öyle büyüktür ki, insanoğluna da adaletli olmayı emreder…

Herkesin kendi dünyasında yaşadığı, tercihlerini yapabildiği, aklın ve kalbin doğru yolu bulmasında cüzi iradeyi kullanabildiği canlılar olarak dünyaya geldik. Kendi dünyasında kendi tercihi ile mutlu, huzurlu, rahat ve özgür yaşamayı isteyen biz insanlar, tercihlerimizle yaşamımızı şekillendiririz.

İnsanların asıl rahatsızlığı Adaletsizlik mi, Eşitsizlik mi?

Eğer bir toplumda adalet olmazsa ne olur?

Oysa hukuk; amacı, felsefesi ve ruhu ile var olduğunda ancak ADALET söz konusu olabilir. Bir bakıma adalet, hukukun şeref ve namusudur! Hukukun geçerli olmadığı bir ülkede ve toplumda hiç kimsenin onur, haysiyet, şeref ve namusu güvende değildir. Hukuk yoksa vatan da, vatandaş da, millet ve devlet de savunmasızdır.

Adalet mazlumu koruyamıyor ise o adalet değil işkencedir.

Birileri birilerinin hakkını göz göre göre görmezden gelirse… İşte tam bu noktada insanların isyanı başlıyor “Nerede eşitlik, nerede adalet?” sorusu herkesin aklına geliyor… Sosyal ve kültürel yaşamı bir kenara bırakın; evinde ailesi ile huzur içinde yaşamak yerine sürekli yaşam standartlarına bağlı olarak aralarında bitmek bilmeyen kavga gürültü yüzünden boşanmanın eşiğine gelen çiftler ve bu ailedeki çocukların mutsuz, umutsuz, amaçsız ve beklentisiz gelecekleri için çabasız nesil olmakla suçladığımız geleceğimizin emanetçileri… Toplumda büyük bir sorun var evet, büyük bir adaletsizlik de var.

Fakirin ezilmesi, yoksulun sömürülmesi, hatta hakkının yenmesi ve alnının teri emeğinin çalınması var. Sadece bu yasal kanunların iş ve emeği değil, hak ve adalet arayışının yerini bulamayan hukuki süreçte de karşımıza çıkan, gündemi sürekli meşgul eden haberler de var.

Hayat bu elbette zengin de olacak fakir de… İşçi de olacak patron da… Çok kazanan da olacak az kazanan da… Güzel de olacak çirkin de… Doğru insan da olacak, yanlış insan da.

Güven, iman, sadakat, sırdaşlık, itibar ve inanç, güven, kelimenin tam anlamıyla birine ya da bir şeye itimat etme fikrine gönderme yapar. Sözcüğün etimolojisi aslında güven, iman, sadakat, sırdaşlık, itibar ve inanç arasındaki sıkı bağlantıları gözler önüne sermektedir.

Bununla birlikte Modernizmin başlangıcından ve güven kavramında Tanrı inancı olarak kabul edilen teolojik-politik modelin son zamanlarından bu yana, birçok insan güveni risk azaltan bir mekanizma, hatta bir rasyonel hesaplama ürünü olarak algılamayı, bunu yaparken de güven duygusunun ana bileşeni gibi görünen “güvenen kişiyi bir tür savunmasızlık ve bağımlılık durumuna sokma” olgusunu bir kenara bırakmayı tercih ediyor.

Bu, güvenin mutlak ve kör biçimde, karşımızdakilerin her durumda güvenilir ve güvenilmeyi hak eder nitelikte olması gerektiğini düşünmek demek değildir. Hatta dikkate alınabilecek tek güven anlamının, günümüzde “özgüven” olarak adlandırılan, kişinin başka hiçbir kişiye bağımlı kalmamasını sağlayan bir güvence biçimi olduğunu düşünmek demek hiç değildir.

Elbette özgüven olmadan bir şey yapmak mümkün değildir. Kendine güvenmek, bağ oluşturmayı mümkün kılar. Bunun için başkalarına inanabilmek, güvenebilmek ve onlara bağımlı olma riskini kabul etmek gerekir.

İşte tam da bu nedenle güven hiçbir zaman “nötr” değildir. Güven; Temeldir ve tehlikelidir.

Temeldir çünkü güven olmadan insan ilişkilerinin –iş ilişkisinden arkadaşlık ilişkisine kadar- varlığını bile düşünmek güçtür. Güven olmadan gelecek planları ve zaman içinde şekillenecek proje planları yapılamaz.

Çok önemli bir noktaya da temas etmek isterim ki bu konu bakış açısı olarak çoğumuzun gözünden kaçan bir detaydır. Diğer taraftan güven tehlikelidir, çünkü itimat ettiğimiz insanın beklentilerimizi karşılayamaması ya da daha kötüsü, emanetimize hıyanet etmesi riskini beraberinde getirir.

Birine güvendiğimizde o kişiye inanırız. Bunu nedenini bilmeden ya da en azından tam açıklayamadan yaparız üstelik.

Peki, bu kendini boşluğa “bırakmanın” tam ifadesi iyi niyetli olmaktır.

Güvenmekten saf olmaya tehlikeli bir şekilde kayma riski vardır ki o zaman vicdani ve adil davranışlar ortaya çıkar.

Hep kendimize sorduğumuz, yada kendimizi tasvir ederken kullandığımız terimler Ne kadar Adiliz Adaletliyim, Adaletlisin, Adaletli, Adaletliyiz, Adaletlisiniz, Adaletliler, … Haklı olduğunu düşündüğü eşini, arkadaşını, çalışanını, mesai arkadaşının yanın-da yer almak olgusu o kadar kıymetlidir ki… Kaçımız başarabiliyoruz?

Kendisi veya çevresinde fark ettiği haksızlıkları dile getirmekte endişe etmezken, kendi haklarını savunduğu kadar, çevresindeki insanların da haklarına saygılı olmayı kaçımız başarabiliyoruz ki…?

Yapmış olduğu davranışların sonuçlarını kabul ederek karşı koymadan sonuçlarına kaçımız razı olabiliyoruz…?

İnsan davranışlarının doğru olup olmadıklarını gösteren en önemli ilkedir ADALET.

Adaletli yarınlara…

Esen kalın.

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Gazete3.com.tr editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle Gazete3 sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz.