Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Şiddetle Hayır!

Bu haberin fotoğrafı yok

Kadına yönelik şiddetin genel olarak toplumların erkek egemen yapısından kaynaklanan aynı zamanda toplumsal, hukuksal, ekonomik, geleneksel, siyasal ve eğitimsel yapısı içinde kadının ayrımcılığa uğradığından ve kadının erkeğe bağımlı kılındığından şiddete maruz kaldıkları görülmektedir.

Türkiye’de kadınlar en çok hangi şiddete maruz kalır sorusunun cevabı yapılan araştırmalara göre net bir şekilde belirtilmiştir.  Kadınların;

%52 ile %66’sı sözel şiddete,

%15 ile %65’i fiziksel şiddete,

%24 ile %55’i psikolojik şiddete,

%13,5 ile %19,3’ü ekonomik şiddete,

%6,3 ile %15’i cinsel şiddete maruz kalmaktadır.

“Kamusal ve özel alanda gerçekleşen, kadınların fiziksel, cinsel, duygusal zarar görmesiyle sonuçlanan ya da sonuçlanması olası, her türlü cinsiyet temelli şiddet eylemi veya bu eylemin yapılacağına ilişkin tehdit ya da zorlama ve keyfi olarak kadının özgürlüğünü de kısıtlamış hatta elinden alınmış yapabiliyor…

Ülkemizde kadına yönelik şiddet vakaları günden güne artış göstermektedir. Kadınlar, hayatlarının bir kısmında, farklı kişiler tarafından şiddete maruz kalmakta ve bu kadınların önemli bir kısmı da hayatını kaybetmekte, ölümle sonuçlanmaktadır.

Hatırlayalım; Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2008 ve 2014 yıllarında Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması gerçekleştirmiş olup, araştırma neticesinde Türkiye’de şiddete maruz kalan kadınların % 11,7’si okuma yazma bilmemektedir.

Şiddet türleri bakımından incelendiğinde kadınlar, en fazla sosyal şiddete maruz kalmaktadır. Daha sonra sırası ile sözel şiddete ve fiziksel şiddete maruz kaldıkları saptanmış.

İlkokul seviyesinde eğitime sahip olan kadınların en fazla cinsel şiddete maruz kaldıkları, Doktora seviyesinde eğitime sahip olan kadınların ise ekonomik, cinsel ve fiziksel şiddete maruz kalmadıkları TÜİK verilerinde belirtilmiştir. Araştırma neticesinde, kadınların eğitim seviyeleri arttıkça, şiddete maruz kalma durumlarında azalma olduğu tespit edilmiş.

Türkiye’de son yedi yılda ‘şüpheli kadın ölümleri’ nin yüzde 82 arttığını da dip not olarak sizlerle paylaşmak isterim.

Cinsel istismar ve şiddet nedeniyle hayatını kaybeden kadınlar, dünya genelinde çok sayıda trajik olayla gündeme geldi. Bu tür olaylar, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve kadınlara yönelik şiddetin ciddiyetini gözler önüne sererken basın ve medya yayın organlarında gün olmasın ki şiddet mağduru bir kadınla karşılaşmayalım…

Bazı vakalar vardı ki isimleri hafızamıza kazındı. Pınar Gültekin, Şule Çet, Ceren Özdemir, Özgecan Aslan, Münevver Karabulut….

Bu vakalar, sadece bireysel trajediler değil; aynı zamanda daha geniş bir toplumsal sorunun yansıması olarak da görülmelidir. Her bir kayıp, cinsiyet temelli şiddetin önlenmesi için acil ve etkili önlemler alınması gerektiğini fark etmemize sebeb olmaktadır. Bu tür olayların azaltılması, toplumsal farkındalık, eğitim ve yasal düzenlemelerle mümkün olabilir. Bu sorunları cinsiyet ayırt etmeksizin bire bir uygulamalarla yine toplum olarak bizler görev ve sorumluluklarımızın bilincinde çözebileceği aşikardır.

*

Son yıllarda cinsel istismar ve şiddete maruz kalmış, hayatını kaybeden sadece kadınlar mı..?

Hayır!

Çocuklar

Çocuklarımız!

Geleceğimiz…

Çocuklar üzerine çeşitli vakalar dünya genelinde medyada ve basın alanında ciddi yer bulsa da Ülkemizde bu tür trajik olaylar, Türk toplumunda ciddi bir yankı uyandırmakta ve çocuk koruma politikalarının gözden geçirilmesi gerektiğini de ortaya koymaktadır.

Türkiye’de, Zeynep, Eylül, Gizem, Leyla, Narin ve Sıla bebek… gibi isimler, cinsel istismar ve şiddet mağduru olarak anılan bu acı olayların başında gelen minik bedenlerin sahibi kız çocuklarımız. Bu tür olaylar, toplumda büyük bir travma yaratmakta olup, çocuklara yönelik şiddetin önlenmesi için acil önlemler alınması, toplum ve STK’ larla sosyal sorumluluk görevi ile hareket ederek gündeme getirmeliyiz.

Tüm bu vakaların ardından genellikle, toplumsal farkındalığın artırılması ve yasaların güçlendirilmesi yönünde çağrılar yapılmaktadır. Yaşanan her bir kayıp daha geniş bir sorunun parçası olup çözüm için tüm toplumu kapsayan bir yaklaşım gerektirir. Çocukların güvenliği için eğitim, farkındalık ve yasal düzenlemeler büyük önem taşırken biz anne ve babaların bilinçli hareketle, farkındalığı yüksek nesilleri yetiştirmemiz gerekmektedir. Bireysel değil, toplumsal hareket şarttır.

Canımız yanmasın artık, yasa boğulmasın analar.

Unutulmasın ki şiddeti yine insan öldürür ve sevgi ile şiddet yan yana gelemez.

Esen kalın…

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Gazete3.com.tr editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle Gazete3 sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz.