Ülkemizde sıkça dile getirilen bir konu var kuşak çatışması…
Her yaş grubundaki kadın veya erkek bulunduğu pencereden bakarak yaşadığı kuşağın önemine vurgu yapar. Daha da ileri giderek kendi öncesi veya sonrasındaki kuşaklara ise burun kıvırır.
Derdim kuşaklar arası çatışmadan yola çıkarak bizim kuşak çok iyi algısı yaratmak değil.
Derdim büyük bedeller ödeyen şimdi saçlarına ak düşmüş 60 lı 70 li ve hatta yaşadıkları bölgeye göre 80 li yaşlarda olan büyüklerimizin yaşadıklarını anımsatmak.
Büyüklerimiz, bu kuşağın insanları ile oturup sohbet ederim. O günleri güden sohbetimize doyum olmaz. Nasılda heyecanlı anlatıyorlar hala…
Çok fazla sözü uzatmadan bakalım o döneme ve o insanlara…
Hiçbirinin altına hazır bez bağlanmamış…
Şeker çuvalından pantolon, canik lastikten ayakkabı giymiş…
Okulda ABD süt tozu içirilerek beslenmiş,
Hiçbirinin renkli çocukluk resmi olmamış…
Hatta hiç bebeklik çocukluk resmi olmamış…
Hiç biri kreş, dershane, özel okul görmemiş…
Ama hepsi ders verecek kadar bilgi sahibi, tabiri caizse hayat okulundan mezunlar hepsi…
Harp görmüş, darp görmüş…
En azı
5 ihtilal,
6 muhtıra,
7 post-modern darbeden sağ salim çıkmış…
En azı
10 ekonomik krizden nasibini almış…
Ne yaptıysa yoluyla yordamıyla kendi imkanlarınca, kendine uygun olanı, ahlakına yakışanı yapmış.
Sonraki nesiller ise onların eseri kuşaklar, belkide savaşçıları,
Bunlar bu neslin üretim harikası mı yoksa üretim hatası mı tartışılır ama bu neslin istisnasız tamamı karşılıksız hesapsız bu vatanı sevmiş…
Sağ sol demeden, siyasi görüşü ne olursa olsun Vatansever, bayrak sever.
1950 ve 1970 yılları arasında doğanlar gerçekten özel üretim, çoğu yatılı okumuş, kardeşlik ve paylaşma duygusu zirve yapmış…
Çok kitap okumuş, en azı liseyi bitirmiş, hayatı yaşayarak öğrenmiş…
Çoğu simitçilik, olmadı ayakkabı boyacısı, tamirci çırağı, inşatta amelelik, pazarcılık hamallık yaparak okul harçlığını çıkarmıştır…
Ne ailesine ne devletine ekonomik yük olmamış, geneli toplumda hatır sahibi, işini doğru yapan olmuştur…
Kimseye muhtaç da olmamış, ezilmiş ama ezik kalmamış.
Dik durmuş dikleşmemiş kendi şahsına münhasır özel bir nesildir…
Görevini, sorumluluğunu bilen… Onuru için yaşayan, öfkeli hırçın bir nesil bu 1950 ile 1970 yılları arasında doğan büyüklerimiz…
İyi bakın, bunlar bu son kalan kadife ye sarılmış çelik yumruk misali yumuşak gözüküp indiği yeri dağıtan bu özel neslin öfkesinden sakının. Neden mi babam rahmetli de 52 kuşağından dı, gözleriyle anlatırdı bize doğruyu yanlışı. Yerden gözümüzü kaldıramazdık o bakıştan sonra.
Bunlara iyi bakın, Çünkü bunların nesilleri tükenmek üzere…
Bu büyüklerimizden artık gelmiyor dünyaya…
Demem o ki; Neden bu nesil özel biliyor musunuz..?
Bu neslin üzerinden silindir gibi krizler geçti, darbeler geçti…
Dünya milletleri geçti…
Hayat bu nesli öyle bir sınamış ki, ama tüketmemiş…
Bu nesil, ihanetin acısını, dost hançerinin sancısını, ölümüne yoldaşlığı, mezara kadar arkadaşlığı bilmiş…
Dostu için can vermeyi de, son lokmayı paylaşmayı da, sadakati de vefayı da bilmiş…
Bu nesil, katı, aksi, sert olsada, doğru bildiğini evlatlarına büyük bir sabırla anlatmış, öğretmiş, verebilmiş…
Onun için1950 ile 1970 yılları arasında doğmuş, hala inadına yaşayan, ana baba, amca, dayı, teyze, hala, yenge dede anneanne babaanne her neyimiz varsa değerini bilelim..!
Çünkü bunlar elinizdeki son değerli hazinelerimiz…
Onlarla konuşmak, dinlemek bile bizler için geçmişimizi öğrenme adına tecrübedir.
Onlar yakın tarihin son canlı kaynakları, her biri iki ayaklı sözlü yakın tarih kitabıdır..
Kıymetini bilelim bu dik duran onurlu ama yaralı insanların…
Geçmişimize sahip çıkalım.
Esenkalın.