Suudi Arabistan ve İran uzun bir aradan sonra aynı masada oturarak ortak politikalar yapmayı ve karşılıklı olarak büyükelçiliklerini açma kararını Çin’de düzenlenen toplantıda açıkladılar.
7 yıl aradan sonra alınan karara ABD ve İsrail tarafından uzun vadede ne tepki verileceği bilinmese de Çin’in Orta Doğu bölgesinde arabuluculuk yapması ve iki önemli ülkeyi ortak masada buluşturması oldukça stratejik bir adım. 2021 yılında Suudi Arabistan ve İran arasındaki gerginliği sonlandırmak adına Irak tarafından müzakereler gerçekleştirilmişti. Gerçekleşen müzakereler Umman’da devam etse de bir sonuç alınamamıştı. İki ülkenin de liderleri sıcak temaslara rağmen anlaşma yanlısı olmamıştı. Çin, iki ülke arasındaki gerginliğe son noktayı koymayı başaran ülke oldu.
İki ülke arasındaki sıkıntıların temelini ise Sünni ve Şii mezhep ayrımcılığı oluşturuyor. Özellikle 1979 İran İslam Devrimi ile iki ülke arasındaki ilişkiler kopma noktasına gelmiştir. Nitekim İran’da Şah’ın yönetimden düşmesi ve bölgede Şiiliğin yükselişe geçmesi Suudi Arabistan ile olan ilişkileri olumsuz etkilemiştir. Yaşanılanlar sonrası ise Suudi Arabistan bölgede kendini yalnız hissederek 1981 yılında Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyini oluşturmuştur. Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan, Umman, Katar ve Kuveyt’ten oluşan konseyde ekonomik anlamda atılan adımlar kadar bölge güvenliği için de ortak adımlar atılmıştır. Bu kapsamda İran sonrasında bölgede kendini güvensiz hisseden Suudi Arabistan konsey üyeleri ile amaçladığı güvenliği ortak politikalar ile sağlamıştır.
Diğer yandan yıllar içerisinde Suudi Arabistan’ın ABD ile yakın ilişkilerde bulunması ve askeri anlamda ortak politikalar geliştirmeleri İran tarafından hoş karşılanmamıştır. 2003 yılında da Irak’ta Saddam Hüseyin’in devrilmesi ABD’nin bölgede İran’ın güçlenmesine izin vermesi olarak yorumlanmıştır. Nitekim Irak, Saddam Hüseyin döneminde İran için büyük bir tehdit oluşturuyordu. Saddam Hüseyin’in devrilmesi ve ülkede Şiilerin yükselişe geçmesi ülkede İran’ın gücünü ikiye katlamıştı. Bu durum Suudi Arabistan ve İran arasındaki gerilimin artarak devam etmesine sebep olmuştur.
2011 yılında yaşanılan Arap Baharı da iki ülke arasındaki olumsuzları arttıran bir başka neden olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim Suudi Arabistan’ın Irak’taki yetkinliğini kaybetmesi sonrası Suriye’deki gücünü de kaybetmek istemeyerek hareket etmesi bölgede olayların Suudi Arabistan ve İran arasında yaşanan güç savaşlarına dönüştürdü. Yaşanılanlar sonrasında, Yemen, Suriye ve daha pek çok Ortadoğu ülkelerini derinden sarsarak, sıkıntıları da beraberinde getirdi. Arap Baharı ile karışan ülkelerde iktidar boşluğunu fırsat bilen Suudi Arabistan ve İran dolaylı yollardan birbirleri arasında rekabet savaşına girişti. Olayların bu yönde ilerlemesi sonrasında kaybeden ne yazık ki Orta Doğu’nun güvenliği oldu. 2016 yılında ise Şii din adamı Nimr el-Nimr’in de içinde bulunduğu 47 kişi “terör” suçlamasıylaidam edildi ve iki ülke arasındaki gerilimler artarak devam etti. Olaylar sonrasında İran’da Suudi Arabistan’ın büyükelçiliği de ateşe verilmişti.
Yıllar sonra iki ülkenin bunca yaşanan olaya rağmen bir araya gelmesi ise oldukça önemli…Pekin’de buluşan ve sıcak temas sonrası ortak noktada buluşan İran ve Suudi Arabistan ABD’ye karşı sert bir birliktelik olarak yorumlanabilmektedir. Nitekim ABD’nin İran’ın nükleer bomba üretme döneminde Suudi Arabistan’ı koruma vaatleriyle istediği gibi yönlendirme ve sonuçsuz kalan politikaları da suya düşmüştür. Çin’in petrol devi ve körfezde kıymetli olan iki ülkeyi ortak masada buluşturması ABD’nin büyük Orta Doğu projesinin de çökmesi anlamını içinde taşımaktadır. Genel olarak ABD’den net bir yanıt gelmese de Orta Doğu bölgesinde gelecek yıllarda Çin’in hakim güç olması beklenmektedir. Çin’in arabulucuğun da gelinen son nokta ve yapılan anlaşma Körfez bölgesinde güvenlik ve ekonomik ilişkilerinde ortak olmasını taahhüt etmesi yönüyle stratejik bir öneme sahip. Nitekim iki ülkenin de yeraltı kaynakları bakımından zengin olması ve Çin ile ortak politikalar yürütmesi ABD’nin bölgede gücünü kaybetmesine neden olacaktır. Petrol zengini olan iki ülkenin Çin’in yeni bir girişimi ile petrol satışlarını Dolar üzerinden değil de Yuan üzerinden yapmaya başlaması ABD’nin bölgedeki ekonomik gücünü sonlandırarak yeni bir Orta Doğu stratejisini gündeme getirecektir.