AYTAM’ı kuran ve yapılan etkinliklerle olaylara can veren sn. Av. Kadir Daylık , bu senede “Adine Pilavı” etkinliği için çalışmalara başlamış. Kendisini kutluyorum. 2018 yılında yazdığım yazıyı yeniden paylaşıyorum. Bu seneki etkinlik olduktan sonra yeniden, bu konuyu yazmayı söz veriyorum.
14.04.2018 günü AYTAM’ın bir etkinliğine katılmak için arkadaşlarla “ Çavuşbaşı Mahallesi’ne” doğru yol almaya başladık…Kültürün kokusu, bahar kokusuna karışmış mis gibi genzini dolduruyor…Çavuşbaşı Mahallesi’nin yokuş yollarını tırmanırken, tarihi evler yol arkadaşlığı ediyor sana… Kimi evler “ Konak” olmuş, kimi ev olarak kalmış, ayrılmamışlar birbirinden “ mahalleli Kültürünü” yaşatmışlar zengin, fakir ayırmadan.
Çocuklarda bu kültürün içinde bir olmanın, var olmanın bilincine ermişler, katkı sunmuşlar…Bu katkı Nisan Yağmurları (kırk ikindi yağmurları) sonrası, şükür duası gibi, her kapıyı çalmış, olandan olmayandan aldığı nimetleri, aynı kazanda pişirmiş, sofra etrafında bağdaş kurup, diz dize dokunup, gönül birlikteliğini oluşturmuşlar…Bu pilavın tadı, lezzeti hiçbir pilavda yokmuş! Bu tadı, bu lezzeti anlatmışlar birbirine…El vermişler bir sonraki kuşağa ADİLE PİLAVI olmuş , günümüze kadar gelmiş.
Yağan yağmur toprağa yavaş yavaş inerken, bulutlar gökten çekilirken , güneş ışığını ve ısısını vermiş bolca. Çiğdem tohumu bolca yağmur suyunu içip, Güneşin sıcaklığını yüreğinde duyunca çatlatmış tohumunu, yol almış toprağın içinde… Bir sabah çıkarınca başını topraktan “Merhaba, günaydın!” demiş tüm aleme. Sarı sarı açmış, o zamana kadar hissedilmeyen kokusunu salıvermiş doğaya.. Çiğdemin bol olduğu yöreler, bizim gibi topladığı nimetleri pişirip “Çiğdem Pilavı” olarak ikram etmişler birbirine..
Yağmur sonrası çocuklar, mahallede, sokakta toplanmışlar maniler söylemeye başlamışlar… Önce yağmura mani yakmışlar:
“Yağ yağ yağmur
Bahçede çamur
Teknede hamur
Ver Allah’ım ver
Gani gani yağmur.”
Sen çocukluğundan kalan bu sözleri içinden geçirirken, sazın tıngırtısı kulağına çalınıyor.. Yaklaşınca AYTAM’ın önüne bağdaş kurmuş, sazın teline vurmuş küçük çocukları görüyorsun Ömer Yarşi ile birlikte. Dizler birbirine dokundukça, yürekten güzel sözler süzülmüş türkü olmuş, sazla birlikte. Onlar türkülerini söylerken diğer çocuklar kapıları çalıyorlar maniler eşliğinde:
“ Ey adine adine
Şalgam börek dadine
Bir kaşık yağdan
Bir kaşık baldan ver
Ver Allah’ım ver
Gani gani yağmur..”
Evin kapısı açılıp, bulgur, nohut, soğan… Ne verdiyse çocuklar manileriyle teşekkür ederler:
Bir halka iki halka
Bu teyze, bu amca
Eviyle damıyla
Kabe’ye kalka.”
Açılan kapıdan hiçbir şey çıkmadığında da:
“ Bir hasır
İki hasır
Bu teyzenin vücudu
Kabarsın fasır fasır.”
Gönlü bol insanların verdikleri nimetler kazanda tane tane kabarmışlar, tabaklara konularak gelenlere ikram edildi Adine Pilavı olarak. O kadar çok olurmuş ki, kazanlar taşarmış… Bereketli pilavın kalanı kurda kuşa dökülerek bir köşeye ikram edilirmiş. Herkese, her mahlukata düşmüş bu nimetten.
2010 yılından beri bu geleneğimizi yaşatan ve sürdüren AYTAM’a da hayır dualarımızı Allah kabul etsin. Daha nice yıllara…
Mutlu kalınız…