Sosyal medyada günlerdir “Ali Beke Özkan” ismi dolaşıyor. Sosyal medya haberini İzmir Gazeteleri de görünce, tamam bu bizim Ali dedim. Okumaya devam ettim haberleri:
“İzmir tarihine yeni bir perde açıldı.
İzmir’in tarihine ışık tutan resim öğretmeni.
Merak duyarlılığı sayesinde yeni bir sayfa.
Gözlem yeteneği olan emekli bir öğretmen.
Tarihi süreçlere dair derin bilgili öğretmen.
İzmir’i ihtiyarlatan öğretmen.”
Yukarıda yazdıklarımın hepsi tamamda, İzmir’i ihtiyarlatmayı kabul edemem!.. İzmir her zaman şirin, her zaman mavi, her zaman güneşli güzel bir ilimiz. Gençlik, güzellik deyince İzmir’in kızları gelir akla… İzmir’in kızları deyince de Cahit Külebi düşer aklıma. Ne demiş usta şair : İzmir’in denizi kız
Kızları deniz kokar…”
Kızı, denizi bu olunca insan ihtiyarlar mı sorayım sizlere?
Bu latifeyi bırakalım geçelim haberin gerçeğine:
2003 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi Buca’da bir park açar. Ali bey bu parkta bir yürüyüş esnasında yeşil bir taşa takılır gözü; alır inceler, yontularak elde edilen bir taşa benzetir. Taşıyla beraber İzmir Arkeoloji müzesinin yolunu tutar.
2005 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü ortaklaşa girişimiyle Prof. Dr. Zafer Derin başkanlığında kazı çalışmaları başlar. Çıkan kemik ve toprak buluntularıyla Yeşil Höyük bulunur, sekiz bin beş yüzyıllık! İzmir’in bilinen tarihi 5.000 yıllık, 8.500 yıldan çıkar 5.000, sonuç 3.500 daha derine iniyor tarih. Onun için İzmir’i ihtiyarlatan öğretmen diyorlar Ali beye.
Öğretmen, her zaman tanıklığına baş vurulan bir varlık. Onun için “Geçmişi bilen, geleceği kuran bir varlık olarak” anlatılır yıllarca…
1977 yılından beri tanırım Ali beyi. Rahmetli Müze Müdürü Ahmet Toptaş, Kültür Müdürlüğünün kurucusu Rahmetli Musa Seyirci, Müze Müdür Yardımcısı Rahmetli Saadet Özgündüz, Ahmet İlaslı, Alibeke Özkan, Ertuğrul Saraç ve ben aşağı yukarı her cumartesi günü müzede toplanır güzel sohbetlerimiz olurdu…
Afyon Arkeoloji ilk Müdürü rahmetli Süleyman Hilmi Gönçer’i anmadan geçemeyeceğim. Tarih Öğretmenleri Asar-ı Antike Muhipler Cemiyeti kurulur. Bu cemiyet Yasayla kendilerine hak olarak verilen eski eserleri toplama, depolama, sergileme hakkını kullanır. 1928 yılında Tarih Öğretmeni rahmetli Süleyman Hilmi Gönçer ve ilkokul öğretmeni Rahmetli Oğuz Güner, eser toplama işini başarıyla yaparlar. Cumhuriyetin 10. Yılında Taş Medresede bu eserleri sergilerler. Süleyman Bey ilk Müze Müdürü olarak atanır. Ölünceye kadar (hatta emekli olduğunda bile hep müzede olurdu.) Bende kendisini bu vesileyle tanıdım; şükürler olsun.
Ali Bey, buradaki yaşamı süresince hep iyi bir insan, işini iyi yapan, iyi huylu, geçimli bir insandı. Eşi Halise Hanımın da onun gelişmesinde çok katkısı olduğunu düşünüyorum.
Toprak insanoğlunun sadık yâri, yeter ki, onu kucaklamasını, özünü bilen iyi niyetli insanlar olsun.
Ali Bey için ne diyorlar: Tarihe yeni pencere açıldı.
O pencereden hep güneş girsin….
Mutlu kalınız…
YORUMLAR