Birçoğumuz evimizden çıktığımızda bir kediyle veya köpekle selamlaşmaktan mutluluk duyuyoruz.
Bir çoğumuz kendi evinde bir kedisi veya köpeği var.
Benim evimde de bir kedimiz bulunuyor.
İşten yorgun argın eve gelince kapının önünde beni karşılaması ve minnet içeren bakışları bütün yorgunluğumu da alıyor aslında.
Kırsal da ise avlusu kerpiç evlerin girişinde köpekler vardır.
Koruma kollama görevi yapar kuyruk sallayarak sadık bir dost olduğunu herkese ilan eder.
Onlar bizim evin sokağın mahallenin sakinidir.
Aynı zamanda hayvan haklarına inanıyor, onlara da adalet istiyoruz.
Bu yüzden Hayvanları Koruma Kanunu’nda yapılmak istenen değişiklikleri, özellikle ötanazi gibi olası uygulamalara tepki gösteriyoruz
Ancak öte yanda da Meclis’teki görüşmeleri izlemeye katılan Halil Yılmaz’ın geçen yıl 7 Aralık’ta Keçiören ilçesi Kafkas Mahallesi’ndeki evinden çıkıp okuluna giderken boş arazideki çok sayıda sahipsiz hayvanın saldırısına uğraması sonucu ağır yaralanan oğlu Tunahan Yılmaz var.
Ya da yine görüşmeleri takip eden, Antalya’da 2022 yılında sahipsiz köpeklerden kaçarken kamyonun altında kalarak hayatını kaybeden 10 yaşındaki Mahra Pelin’in annesi Derya aklımızda.
Bir taraftan baktığımızda
Sokaklardaki sahipsiz hayvan popülasyonunun artışının kamu güvenliğini bozduğu, çocukların ölümüne, yaralanmasına neden olduğu gerekçesi öne sürülürken bir yanda da bu teklifin “4 milyon hayvanın öldürülmesiyle ilgili olduğunu, anayasaya aykırı olduğunu” söyleyenler…
Diğer yanda ise
Bu yasa tasarısına karşı olanlar da hayvanların sürüler halinde sokaklarda dolaşmasına, saldırmasına karşı. Sadece bu maddelerle, hayvanların çeşitli şartlara bağlı olarak da olsa öldürülmesiyle, sokak hayvanlarının tümünün toplanmasıyla sorunlara çözüm bulunamayacağını, başka yolların olduğunu savunuyorlar.
Ayrıca sokak hayvanlarına bakmanın, onlarla birlikte yaşamanın kültürümüzde önemli bir yeri olduğunun da farkındayız.
Peki çözüm ne?
Dünyada farklı örnekler var.
Mesela Hollanda ötanazi yapmadan sokaklarındaki hayvan sayısını sıfırlayan bir ülke. ‘Yakala-kısırlaştır-yerine bırak’ formülünü uyguladılar ve başarılı oldular.
Sahipli-sahipsiz bütün köpekleri aşıladılar.
Hasta olanları barınaklara aldılar, hasta olmayanları aldıkları yere geri bıraktılar.
Yeni Zelanda, İsviçre, İngiltere gibi ülkelerde ötanaziye ilişkin düzenlemeler var.
Fakat böyle ülkelerde ‘hayvan refahı’ denen bir kavram görüyorsunuz. Yani hayvanlar yaşadıkları sürece olabildiğince az eziyet görüyorlar.
Ama insanın çıkarıyla hayvanın çıkarı karşılaştığında insanınki hep üstün geliyor. Romanya’da çok ağır ötanazi içeren bir kanun 2013’te kabul edildi. Bükreş’te 150 bin köpek öldürdüler ama hayvan popülasyonunu azalmadı.
Sonuçta
Evimizi, sokağımızı, aşımızı paylaştığımız canlara kıymayın efendiler….