Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Veli CENGİZ

GİTMEK Mİ ZOR KALMAK MI ZOR

Yazımın başlığı, geçmişte çok meşhur bir şarkımızın adı. Yusuf Nalkesen’in bir bestesiydi. Zeki Müren, eşsiz sesi ve yorumuyla dillerde destan etti… Bu sözlerin arkasından; o sabahı gel bana sor. Ayrılığın anlamını en güzel şekilde ifade ediyordu…

Beşer Esad’ın devrilmesiyle, Mülteci konumundaki Suriyelileri aldı telaş. 13 yıl önce onları vatanından, yurdundan eden Esad, vatanından kaçıp Rusya’ya sığındı! Halkını mülteci yapan Esad kendisi mülteci konumuna düştü! Etme, bulma dünyasına bundan daha güzel bir örnek düşünülemezdi! Vatandaşları 13 yıl çekti vatansızlığı, şimdi sıra onda.

Bizim güzel bir değişimimiz bunu en güzel şekilde ifade eder:

“Zulüm ile abad olanın ahiri berbat olur.”

Onu kabul eden Rusya bile geleceğinin ne olacağı hakkında bir şey söyleyemez.

Bugünlere nasıl gelindi bir göz atalım isterseniz:

Filistinliler, kendi topraklarını para karşılığı Yahudilere satmasıyla başladı. İsrail, küçük devletiyle Arap komşularına sataşmaya başlamasıyla, savaşın kıvılcımları çakmaya başlamıştı!… 1967 yılında Araplar top yekun İsrail’e saldırdı. Suudi Arabistan, Mısır, Suriye başı çekti bu savaşta. Suriye Ordusu (var mıydı!) Galon Tepelerinden kaçmasın diye tanklara zincirledikleri ortaya çıkmıştı savaş sonrası.

Tankın, uçağın, topun olsun; onları kullanacak askerlerin “Tavşan Yürekli” ise sonu hüsranla biter. Esmer geceler, hiç bitmez, Güneş hiç doğmaz bu ülkeler için. Hele bir de öz vatandaşına zülüm ediyorsan, yaşatmıyorsan insanını, “Devlet yaşar mı?” Suriye, toz duman şimdi… 2000 kişilik Suriye Ordusu, silahlarıyla birlikte Irak’a sığınmış…

Irak Lideri Saddam, 2003 yılında 30.000 Iraklıyı Hardal ve sinir gazıyla öldürdü, Peşmergeler, Türkiye’ye kaçıp kurtuldular. Türkiye Hükümeti, 25 Şubat 2003’te meclise sunulup 1 Mart’ta oylanan tezkere salt çoğunluğu bulamadığı için düşmüştü. Tezkerenin meclise sunuluşu şu şekilde idi:

“Türk askerlerinin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerinin Türkiye’de bulunması için hükümete yetki verilmesine ilişkin Başbakanlık Tezkeresi” 533 mv.den 250 red, 264 kabul, 19 çekimser, kabul edilseydi 62 bin yabancı asker, 255 uçak, 65 helikopterle altı ay Türkiye’de kalacaklardı. Altı aya sonrası meçhul! “Türkiye, Saddam sonrası masada olacaktı.” Diyenlere, buyurun Suriye masası sizin.

Saddam, 30 Aralık 2008’de Kurban Bayramı’nın ilk günü saat 06.00 Kazımiye askeri üstünde infaz edildi.

Libya lideri Kaddafi, Arap Bahar Rüzgarı ile düştü 2011’de.  Libya’da iç savaş yaşandı, Trablus’un düşmesiyle, Geçici Ulusal Konsey Güçleri tarafından köyünde yakalandı ve idam edildi.

Suriye, terörü hep destekledi. Hafız Esad zamanında PKK lideri Apo oradaydı. Süleyman Demirel, “Apo’yu topraklarınızda barındırmayın!” dediğinde baba Esad “Yok öyle bir şey!” diyor. Demirel, cebinden bir kağıt çıkarıyor, “Burada kalıyor!” deyince, sapsarı kesiliyor baba Esad. Sonrası malum…

Suriye’den Türkiye’ye sığınan asgarisi 3 milyon, afakisi 8 milyon Türkiye’ye mülteci olarak geldi. Değişik illerimize dağıtıldı, en çok da İstanbul’da. İş kuran da var, işsiz kalan da var. Ama hepsi özgür. Memleketini düşündükçe burnunu direği sızlayan da var, çalıp, oynayıp kendinden geçen de var.

Batı, son dişi kalmış canavar. İnsanları denizde kaderlerine terk ederken, boğulmalarını seyrederken, Türkiye onları kurtardı; yedirdi, içirdi. Batı küçücük çocukları yaşamadan öbür dünyaya gönderdi (Aylan Bebek gibileri)

Dışişleri Bakanımız sn. Hakan Fidan: “İstikrarsız ortamdan yararlanmak isteyen teröristlere asla geçit vermeyeceğiz.”

Zahmetini biz çektik, Rahmetinden başkaları yararlanmasın…

Mutlu kalınız…