Doğuştan veya sonradan engelli olmuş bireyler, kronik hastalıklar nedeni ile hareket kısıtlığı yaşayanlar, görme, işitme ve yürüme güçlüğü çeken yaşlılar günlük yaşam etkinlikleri içerisinde çeşitli zorluklarla ve engellerle karşılaşırlar.
Medikal ve psikolojik yaklaşıma ek olarak önyargılar da toplumsal dışlanmayı ve engellenmiş olma durumunu güçlendirir. Eğitim, istihdam, kültür ve sanat, spor gibi bütün sosyal yaşam alanları, tüm bireylerin, engelli ve engelsiz gibi ayrımlara düşülmeden, tam ve eşit haklarla yararlanmasına açık olmalıdır. Sokağa çıkmak, günlük yaşama katılmak, gezmek, alış veriş yapmak, sosyal-kültürel etkinliklere katılmak herkesin hakkıdır. Eğer engellilerle iletişime alışık değilseniz ve herhangi bir çekinceniz veya endişeniz varsa, öncelikle, unutmayın ki, karşınızda ki de sizin gibi bir insandır. Sağduyunuzu dinleyin, kibar düşünceli ve sabırlı olun.
Unutmayın ki. Engelin ne olduğuna ya da nasıl bir desteğe ihtiyacı olduğuna dair en doğru bilgiyi kişinin kendisinden alabilirsiniz. Engelli bireylerin hayatında temel ilk kural, toplumsal yaşamın her alanında birey olarak kabul görmektir.
***
Güzel bir söz vardır. Gittiğiniz yerde nasıl karşılanmak istiyorsanız, evden çıkarken kendinizi öyle uğurlayınız. Çünkü hayat kişinin kendisini önemsemesi ile anlam bulur. Kendimizi olduğumuz gibi sevebilmeliyiz. Bunun sonunda pozitif motivasyon sağlayarak mutluluğumuzun arttığını hissederiz. Bunlar engellilerin kendileriyle ilgili etkileşimin ilk adımlarıdır. Ancak sosyal çevremizde insanların, engellilerle iletişimi daha farklı olabilmekte, birçok insan için kaçınma ve duygusal etkileşime yol açabilmektedir. Bu durum isteksizlik oluşturabilmektedir. Engellilerle iletişim, bir sosyal sorumluluk ya da yaklaşım değildir. Aksine kapsayıcı bir dil ve deneyimdir.Engellilerle iletişim ve etkileşim kurabilmek için bilinmesi gereken altın kurallar:
– Engellilik bir hastalık değildir. Onları işlerinde daha çok izin kullanan, verimi düşürenler olarak görmeyelim. Aksine işlerinde diğer çalışanlara göre izin alma oranı daha azdır.
– Öncelikle kişiyi, daha sonra engelini düşünerek iletişim kuralım. ’’önce insan’’ ilkesiyle yaklaşımda bulunalım.
– Herkese nasıl davranıyorsanız öyle davranın. Karşımızdaki engelliye ne acıma duygusu nede kahramanmış gibi davranmayalım.
– Engelli kişiyle konuşmanızda yanınızda üçüncü kişi varsa onu aracı olarak kullanmayın. Engelliye yaşına uygun ifadeler kullanalım. ‘’evlat’’ ‘’ufaklık’’ ‘’koçum’’ vb iltifatlardan uzak duralım.
– Engel grupları aynı olan bireylerin bile fonksiyon kayıplarının, istek ve ihtiyaçlarının farklılık gösterebileceğini göz önünde bulunduralım. Bir engelliyi başka bir engelli ile kıyaslamayın.
– Onların söylediklerini dikkatle dinleyin. Keza ihtiyaçlarını onlardan daha iyi bilemeyiz. Böyle bir hareket onları kırabileceği gibi sizin de üzülmenize sebep olabilir.
– Doğal olun. Sevginizi, coşkunuzu bastırmayın. Boş yere korumacı olmaya çalışmayın.
Engellilik kişiden kişiye değişen yeti kaybı olmakla birlikte, kişinin hayatını yöneten ve başarıyı imkansızlaştıran bir durum değildir.
Engellilere yardım etmek isteyen kişi veya kurumlar mutlaka kendilerini yukarıda belirttiğimiz gibi bazı kurallara uymalılar veya hiç engelli dostu rolüne soyunmamalılar. Yaptıklarını da gözümüzün içine sokarcasına davranmamalılar. Ancak toplumsal eğitimde bu konuda çok eksikliklerimiz var. Temel eğitimde Engellilik ve Engelli Hakları konuları müfredata alınmalı. Çocuklarımız ve gençlerimiz bilinçlendirilmeli. Engellilere yapılan maddi yardımların reklam aracı olarak kullanılması gibi gerçekler de, hayatımızda etik dışı davranış olarak sıkça görülmektedir. Oysa bu konu ile ilgili çıkarılan 5738 Sayılı Engelliler Hakkında Kanunun amacı şu şekilde açıklanmaktadır.
“Engelliğin önlenmesi, engellilerin sağlık, eğitim, rehabilitasyon, istihdam, bakım ve sosyal güvenliğine ilişkin sorunlarının çözümü ile her bakımdan gelişmelerini ve önlerindeki engelleri kaldırmayı sağlayacak tedbirleri alarak topluma katılımlarını sağlamak ve hizmetlerin koordinasyonu için gerekli düzenleme yapmaktır.’’
Engelliliğin sadece kişiyi etkilediğini varsaymaktan vazgeçelim. Engelli bireylerin ev, okul, iş hayatı, kamu kurumları gibi yerlerde yaşayacağı her olumsuz durum ilk önce kişiyi etkilese de beraberinde ailesini ve yakın çevresiyle birlikte herkesi etkilemektedir.Engellilik ekonomik, psikolojik ve sosyal olarak toplumun tamamını her yönden etkilediği için: ENGELLİLERLE İLETİŞİM 365 GÜN DÜŞÜNÜLMESİ GEREKEN BİR KONUDUR.
“Hayatı Engelsiz Sayın”