Deprem olalı altı ay olmuş, hala unutulmuş değil.
Hele son zamanlarda birbiri ardı sıra ben buradayım diye uyarılar gönderiyor bizlere…
Önce 5,5 sonra 5,4 ardından 5,2 şiddetinde dalgalar gönderiyor deprem bölgesine.
Kaldırılmış olan deprem enkazları yerine veya başka alanlara binalar yapılıyor durmadan…
Deprem, “Sakın ha, geçmişte yaptığınız hataları tekrar etmeyiniz. Binalarınız sağlam yapınız,”
“Deprem yönetmeliğini hazırlamışsınız önce kendiniz uyun yönetmeliğe; çimento, demir eksik olmasın. Ben zaman zaman hatırlatırım bu konuyu.”
Biz Anadolu’yuz ne felaketler yaşadık, yıkılmadık, küllerimizden yeniden doğmasını biliriz. Desek de inandırıcı olmuyor söylediklerimiz.
Biz misafir severiz ama bu sefer sazla oldu misafirlik. Bizim Anadolu’da bir deyim vardır: misafirlik üç gündür. Diye. Ne üç günü kaldı ne üç ayı ne de altı ayı…
Umudumuz, geleceğimiz çocukları aldın bu kez! Çocukluk gökyüzü gibidir, bir yere gitmez. Demiş atalarımız ama, giden çocuklarımız dönmedi gittikleri yerden.
Ogün Sever Okur, çocuk diyor, ömrü anlamlandırıyor, her birinin ömürlerinden uzun hayalleri vardı. Kim olduklarını, nereli olduklarını sormadılar birbirlerine ama arkadaştılar dolu sokaklarda.
Balon çocuk oyuncağı. Gök yüzü balonların en büyüğü onlar için. Büyük balonun içinde oynadılar bıkmadan, usanmadan…Balondan anlam ürettiler kısa hayatları süresince…Bizim şairlerimizde balon ve çocuğu hiç ayırmamışlardır birbirinden. Örneğin Nazım:
“Dünyayı çocuklara verelim
Hiç değilse bir günlüğüne
Allı pullu balon gibi oynasınlar.”
Cemal Süreyya da:
“Çocuk olsam yeniden
Çocuk olsam yeniden
Bir tek düştüğüm için acısa içim
Ve kalbim çok koştuğu için çarpsa.”
Ogün Sever Okur, deprem enkazı üzerin duruyor, gözlerini kapatıyor, binlerce çocuk görüyor neşe içinde. Çocuklar ölse de enkaz altında yaşamayı biliyor, arkadaşçasına…Sesler duyuyor, kahkahalar işitiyor uzun uzun…Sesler duyuyor koşan çocukların ayak sesleri…
Gözlerini açıyor, doğru baloncuya.
Çok balon istiyor, “çok yok.”
Bul nereden bulursan bul.
Bulur çokça balon!
Baloncu ve Ogün başlarlar üfürerek balonları şişirmeye.
Üfür üfür bitmiyor balonlar.
Şişen balonlar birer birer iplere bağlanıyor. Ogün’ün gözlerini kapattığı enkaza geliyorlar. Kırmızı balonları demirlere, taşlara, yıkılmış duvarlara tek tek bağlıyorlar. Gelincik tarlasına dönüyor enkaz.
Antakya’ya giden herkes, şimdi eksiksiz balonların bağlı bulunduğu alanda saygı duruşunda bulunurken, gözlerini kapatınca çocuk seslerini duyuyor; gülen, koşan, şarkılar söyleyen. Çocuk ölse de umut olmaya, gelecek olmaya, yaşamı şenlendirmeye devam ediyor …
Bizim oğullarımız, kızlarımız var
Her biri cihan parçası
Deprem ara ver
Yaşanacak çok günler var daha…
Mutlu kalınız…