1930 yılının son ayının son günleri…
Cumhuriyet Güneşinin aydınlattığı genç insanlar, görevlerinin başında yurt için, gelecek için aydınlatmaya, aydınlanmaya devam ediyorlar…
Cumhuriyet Güneşinin öğretmeni Kubilay, askerliğini asteğmen olarak Menemen’de yapmaktadır. Cumhuriyet sevdalısı aydın bir gençtir. İlkelerini ve inançlarını çok iyi bilmektedir. Her türlü şartta dahi bu ilkeleri koruma ve kollama azmindedir.
Cumhuriyet Güneşinin aydınlık yüzü karanlıklarda yaşayanları huzursuz etmiş, zaman geldi diyerek Güneşi balcıkla sıvamaya girişmekten çekinmediler!
Derviş Mehmet ve arkadaşları, “Din elden gidiyor, imanımızı kurtarmaya geldik” diye sabah namazından sonra Hükümet Meydanı’nda toplanmışlar. “Ne duruyorsunuz?” diyerek halkı kışkırtırlar… Minareye çıkıp ateş açtılar, halkı galeyana getirdiler.
Kubilay, gece bekçileri Şevki ve Hasan koşarak hükümet meydanına gelirler. Derviş Mehmet ve yandaşları Kubilay’ı tutuklayarak Camiinin avlusuna getirirler, tekbir sesleriyle başını, testereli bağ bıçağıyla keserler ve sopanın ucuna geçirerek Menemen’in sokaklarında dolaşmaya başlarlar… “Cumhuriyet bitmiştir, işte kafirin sonu” diye haykırmışlardır.
Tabi ki, üç beş çapulcu ile Cumhuriyet sonlanmaz; bir Kubilay gider, binlerce, on binlerce Kubilay arkadan gelirdi. Kurulan İstiklal Mahkemesi isyancılardan 27 kişinin idamına karar verdi.
Kubilay’ın annesi Zeynep Hanım, İzmir Karşıyaka’da oturuyordu. Oğlunun acısına dayanamadı, bir ay sonra evinde ölü bulundu.
Kubilay’ın eşi Fatma Vadide Hanım, Gönen’de ilkokul öğretmeniydi. Balıkesir’de “Kubilay’ı anma toplantısı” düzenledi öğretmenler. Fatma Vadide Hanım, göz yaşları içinde, konuşarak eşini andı! Oğlu Vedat 18 aylıktı babası öldürüldüğünde, annesi, “Yavrum ve ben de kutsi inkılap uğruna ölmeye hazırız!” derken, sımsıkı kucaklamıştı Vedat’ı. Çocuk, annesinin neden ağladığını, neden sarıldığı bilemedi!…
Fatma Vadide hanım ve Vedat yapayalnız kalmışlardı dünyada. Halbuki, onların dünyası Kubilay öğretmenmiş! Yalnızlık, kimsesizlik, ilgisizlik güçten düşürdü her bir gün. Aile direğinin yıkılmasıyla Vedat’ın hayatı darmadağın oldu…
Vedat, ilkokulu Bandırma’da bitirdi.
Annesi de yoktu artık yanında. Zar zor Almanya’ya gitti, tutunamadı gurbet ellerde…
Geri döndü yurda. Nazilli Belediyesi’nde zabıta oldu. Hastalandı, tedavi için İzmir’e geldi ve 2002’de rahmetli oldu.
Cumhuriyet için,
Aydınlık günler için,
Kubilay şehit oldu!…
Fatma öğretmen yalnız kaldı yuvada,
Vedat öksüzlüğün acısıyla büyüdü;
Bir yanı hep eksikti,
Tutunamadı hayata…
Tarih tekerrürden ibaret derler de, o gün Menemen’de, sonra Maraş’ta, daha sonra Sivas’ta insanlar katlediliyor!… Bilmeden.
Mehmet Akif: “Ders alınsaydı, tarih tekerrür eder miydi?” diyor.
Alacağımız çok ders var; yeter ki insanlar ölmesin, insanlık kaybolmasın…
Sağlıklar dilerim.