Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Hatice Aydoğan Özsökmen

Savaşlar en çok çocuk ve kadınları öldürür

17 Ekim 2023 insanlık tarihinin en kanlı günlerinden biri oldu. İsrail’in Gazze’de El -Ehli Baptist hastanesine yaptığı  saldırıda 500’e kadın ve çocuk masum insan yaşamını kaybetti.

“Savaşlar en çok çocuk ve kadınları öldürür” tezi bir kez gerçekleşti. 7 Ekim’den bu yana devam eden ve çoğunluğu sivil yerleşim yerleri ile hastaneleri hedef alan bu saldırılarda, Filistin Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre 4 bin üzerinde can kaybı yaşandı. Dünya Sağlık Örgütü ise yine o tarihten bu yana 41 sağlık kuruluşuna saldırı yapıldığını teyit etti.

İsrail, ABD ve Batı işbirlikçileri ile yaşananları mazur göstermeye ya da gözden kaçırmaya çalışsa da, Gazze’ye saldırılar devam ediyor. Kara harekatı gündemde. Gazze’den dumanlar yükselmeye devam ediyor. İsrail, gözünü karartmış,  Filistin’deki emelini gerçekleştirecek adımları korkusuzca atıyor. “Saldırıları durdur” diyenlere kulak asmıyor. Aksine işbirliklerinin destekleri daha da cesaretleniyor.

Ortadoğu hep zor bir bölgeydi. Değişmedi. Belirli periyodlarla kanlı savaşlara sahne olan bir coğrafya. Çok kan döküldü, çok can aldı. Dünyanın neresinde yaşanırsa yaşansın  kavgalar, çatışmalar ve  savaşlar; acıdır, kandır, gözyaşıdır. En çok masum çocuk ve kadınları öldürür. Yapılan araştırmalar da  buna işaret eder. Sağ kalanlar için ise bedenen ve ruhen yıkımdır. Ebedi bir acıdır.

Savaşlarda anneler evlatlarından, çocuklar anne babalarından kopar ya da gelecekleri çalınır.

Örnek Afganistan…

14 yıl süren savaşta tam 26 bin çocuk yaşamdan koparıldı.  Çocukların çoğu “sahadaki çatışmalar sırasında ya da bombalı araçlarla yapılan saldırılarla” öldürüldü. İçinde çocuk geçen bir cümlede ‘ölüm’ kelimesini kullanmak bile ne büyük acı. 4’te 3’ü erkek olan 26 bin çocuk.

Sadece yapılan acımasız saldırılarda değil savaş süresince süregelen işkence, suistimal ve istismarları düşünmek bile yeterince acı veriyor insana.  Ne yazık ki,  insanlık bu trajedileri yeniden ve yeniden tarih sayfalarına yazdırmaya devam ediyor.

Yine yakın tarihimizin en büyük iç savaşı Suriye’de, 12 yılda yaklaşık 610 bin kişi yaşamını yitirirken , 2.1 milyon kişi sakat, 13 milyon insanda evsiz kaldı.Ölenlerin 160 bin 681’i  kadın ve çocuk siviller.

Çok uzak değil. Avrupa’nın ortasında dünyanın gözünün içine baka baka bir soykırım yaşandı. Srebrenitsa. Yıl 11 Temmuz 1995. Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaşanmış en büyük insanlık trajedisi.  8 bin 372 Müslüman Boşnak katledildi. 28 yıldır dinmeyen bir acı.81 toplu mezar, 34 bin kayıp. 5 gün süren zulümde 563 çocuk  ve 60 kadın savaşın acımasız yüzüyle karşılaştı ve yaşamdan koparıldı.

Dünyada savaşlar dahil yaşanan her zulme, haksızlığa ve adaletsizliğe  karşı  Türk milleti kadar baş kaldıran, ses çıkaran başka bir millet yoktur. Emperyal güçler tarafından işgal edilen ülkesini her türlü yokluğa rağmen  ayakta tutarak Cumhuriyet yönetimiyle taçlandıran milletimiz, İsral’in Filistin’i yok etme çabalarına da şiddetle direniyor, tepki gösteriyor,  dünya kamuoyunu harekete geçirmeye çalışıyor.

Birleşmiş Milletler, Dünya Barış Örgütü ve uluslararası kuruluşlar bir katliama yüksek sesle “dur” demeli.

Nazım Hikmet Ran,  Hiroşima’da 7 yaşında atom bombası atılması yaşamdan koparılan Sadoka Sasaki adına yazdığı Kız Çocuğu isimli şiirinde  bir çocuğun gözünden savaşı şöyle aktarır.

Kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
Gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler.
Hiroşima’da öleli
oluyor bir on yıl kadar.
Yedi yaşında bir kızım,
büyümez ölü çocuklar.
Saçlarım tutuştu önce,
gözlerim yandı kavruldu.
Bir avuç kül oluverdim,
külüm havaya savruldu.
Benim sizden kendim için
hiçbir şey istediğim yok.
Şeker bile yiyemez ki
kâat gibi yanan çocuk.
Çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.

Çocuklar öldürülmesin şeker de yiyebilsinler.