Şubat 2023’te Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde 9 saat arayla yaşanan 7.7 ve 7.6 büyüklüklerindeki depremler ve sonrasındaki artçı depremler 15 milyona yakın nüfusun yaşadığı 11 ilimizde (Kahramanmaraş, Hatay, Gaziantep, Adıyaman, Malatya, Kilis, Şanlıurfa, Adana, Osmaniye, Diyarbakır, Elazığ) büyük bir yıkıma ve can kaybına yol açmıştır.
Arama- Kurtarma Çalışmaları; can kayıpları ve yaralılar hakkında, İçişleri Bakanlığı tarafından Kahramanmaraş merkezli depremlerde hayatını kaybedenlerin sayısı 50 bin 783, Yaralı sayısının ise 107.204 olarak belirtilmişti.
Geçmişe döndüğümüzde deprem bölgesi olan ülkemiz Kocaeli Gölcük’te 17 Ağustos 1999’da meydana gelen 7,4 büyüklüğündeki depremde 17 bin 840 kişinin öldüğü, 43 bin 953 kişinin yaralandığını hatırlayalım. Yaklaşık 45 saniye süren Gölcük depremi, Türkiye’de kaydedilen “en uzun deprem” olarak bilinirken 6 Şubat depremi ile yeniden o acı gerçekle yüzleşti.
Cumhuriyet tarihimizin en ağır felaketiyle karşı karşıya geldik 6 Şubat depremi ile. Bugüne kadar yaşadığımız pek çok büyük depreme karşın ülkemizin, şehirlerimizin, binalarımızın, kurumlarımızın ve halkımızın depreme hazır olmadığı gerçeğini gördük.
Sağlık, eğitim, gıda ve su temini, geçici barınma alanları, çadır kentler, hasar tespit çalışmaları, yıkılan veya ağır hasarlı binalar, kamu yapıları, nüfus ve kentsel sorunlar, ulaştırma ağı, iletişim ve haberleşme ağı, tarım, depreminin ekonomik ve sosyal etkileri, depremin sanayiye genel etkileri… Gibi sıralayacak olursak bir birine örüntülü bir zararla karşı karşıya kaldık.
Depremden en fazla zarar gören illerimiz olan Hatay, Malatya, Adıyaman özelinde baktığımızda felakete dönüşen afetin fiziksel ve psikolojik etkisi kaçınılmazdı.
Hatay, Malatya, Kahramanmaraş, Adıyaman; yaşadığımız son deprem felaketiydi belki. Bir daha bu ve benzeri doğal afetler, depremler yaşamayacağımız anlamına gelmiyor.
Kır-kent ilişkisi, sosyal yaşam, kent kültürü, kent ekonomisi ve yöre halkının tüm gereksinimlerini kapsamlı bir biçimde ele alan bütüncül bir planlama sürecini yeni yerleşim yerleri oluşturacak. Kentlerin tarihsel, sosyal ve kültürel dokusunun, yerel mimari birikiminin ve yaşam biçimlerinin korunmasına özen gösteren bir kent kurulumu elbette çok önemli.
Unutulmamalıdır ki, Depremin yanında yakın geçmişte acı şekilde tecrübe ettiğimiz seller, akarsu taşkınları, orman yangınları gibi farklı doğa olaylarının da afete dönüştüğü bir coğrafyada yaşıyoruz. Coğrafi konumumuz nedeniyle her an büyük depremler yaşanması beklenen bir ülkeyiz. Ayrıca iklim krizine bağlı aşırı sıcak hava dalgaları, kent, su kıtlığı ve kuraklık yakın gelecekte ülkemizde en çok konuşacağımız konular arasında yer alacak gibi duruyor.
Bir daha böylesi acı kayıplar yaşanmaması hepimizin temennisi.
Esen kalın…