Nereden aklıma geldi farkında değilim ama biz Türk olmamızdan her daim onur duyuyoruz duymamız lazım.
Aslına bakarsanız toplumlar, bellekte bir kimlik oluşturmaya kendi örfleri ve tabiatları üzerinde yatkın olur. Aklınıza gelen ilk özellikler toplumların tanınır hikayesi ile kulaktan kulağa dolaşan başarılar, kahramanlıklar ya da dramatik olaylarla şekillenir.
Almanlar çalışkanlıklarıyla ve disiplinleriyle, Japonlar Hiroşima sonrası yeniden doğuşlarıyla global magazine imza atmıştır. Fransızın moda zevki ile tanınır hale gelmesi olağan görünüyor. Birbirine iliştirdiğimiz toplum ve varsayımsal toplum özellikleri içinde Türkiye halkı nerede duruyor?
Bizim hikayemiz ne?
Şanlı ve destansı Milli Mücadele ve bir milletin hiçliğin ortasında kendini yeniden inşa etmesi gururu, bizim hikayemiz olarak 50 yıl sattı.
Askeri zeka, fedakarlık ve cesaret ile anılan Türk toplumu öyküsünün küresel etkisi, mücadelenin daha düşük olduğu ve bununla birlikte zamanın daha hızlı aktığı yeni çağda başka eklentilerde lazım
Peki Türkiye, yeni kimliğini ne ile çiziyor?
Hikayemiz olmadığı için mi ‘ezilen’ ve ‘mağdur’ tavrı etiket ediniyoruz?
Türkiye uzun zamandır hiç bir konuda ‘En’ kavramına oynamıyor. Politik olarak değil toplumsal olarak diyorum. Her konuda başarılı çalışmalar yürüten pek çok vatandaşımızın tek başına çekemeyeceği o persona vagonu yeniden yürüyebilmek için toplum çoğunluğu tarafından uygulanabilen bir ortaklık arıyor.
Acılar ve zaferlerde birleşmek kolay olsa da, bir tavır ya da alışkanlıkta birleşmek özellikle kendi içinde çok sayıda yabancılaşma yaşayan bir toplum için oldukça güç. Birbirine yabancı olanlar aynı davranış biçiminde ısrarcı olmayı da çoğu zaman başaramazlar. Ancak realitede, fikri ne olursa olsun herkesi etkisi altında tutan bir takım şeyler bizlere taşımaktan gurur duymayacağımız bir kimlik kazandırdı.
ZOR DURUMDA OLMAK HUY OLDU BİZDE
Ekonomimiz dünyanın malumu, dört bir yanımızda on yıllardır savaş var. İdeolojik ayrışmanın aşırılıkla bireysellikten çıkarılması, insan haklarını tehdit eden olaylara çanak tutuyor.
Türkiye bir süredir tersine mehter, bir başarıyı iki mağduriyet öyküsüyle kapatıyor. Ve dünya bunun farkında. Ancak merak ediyorum da, insanlık namına topluca yönelebileceğimiz onlarca faydalı şey varken, biz bu mağduriyet hikayesini kendi hikayemiz edinmeye gönüllü olmuş olabilir miyiz?
Birinin yaptıklarının kurbanı olmak, kendi başına bir şey yapmaktan çok daha kolay.
Edilgen histeride kurban edilmişlik maskesi takmayı seçiyoruz.
Meselenin büyük olması gerekmez.
Daha önce misafirperverlikle tanınmıştık.
Merhametle tanınmıştır. Adil oluşumuzla bile tanındığımız dönemler olmuştu.
Şimdi Yeniden tek bir değerde bile olsa ortak olmayı başarmalıyız.
Söylemeye çalıştığım milli maç sonrası çoşmak kucaklaşmak konvoy yapmak değil.
Günübirlik işler yerine tarihe ışık tutacak işler ve eylemler sayesinde dünyaya isim yazdırmak.
Her şeyin kötü olmasından dert yanmak kolayken tek bir iyi şey yapmak, ancak kurban maskesini çıkardığımızda mümkün olacak bence bu yüzden yenı nesile her alanda inanıyor ve güveniyorum